Kader,
Allah’ın size yaşamınız boyunca çizmiş olduğu bir yol değildir. Siz, hareket tarzınızla kendi kaderinizi
belirlersiniz.
Allah
size günah ya da sevap işletmez. Günah ve sevap sizin seçimleriniz sayasinde oluşur.
Allah
size isteyerek kaza ve bela vermez. Kaza
ve bela sizin seçimleriniz ve hareket
tarzınızın sonucunda meydana gelir.
Dolayısıyla
başınıza gelecek müsibetlerden “Kader” diyerek Allah’ı suçlamak yerine sorumluluğu ve suçu kendinizde aramalısınız.
Tedbirin
alınmadığı yerde tevekkülden söz etmek
abesle iştigaldir.
Kader
sebepsiz meydana gelmez. İyi kader ve
kötü kaderin tek müsebbibi insanın
kendisidir.
Bazı basit örnekler verecek olursak:
Sıcak
sobaya elinizin bilerek ya da
dikkatsizlik sonucu deydirilmesi ile
meydana gelecek yanık sizin için bir bir
kaderdir.
Sağlam
yapılmayan bir binanın çökmesi bina için bir kaderdir.
Zararlı
alışkanlıklara bile bile devam edilmesi sonucunda meydana gelebilecek bir
ölüm o kişi için bir kaderdir.
Kurallara
uyulmadığı için geçirilen trafik
kazası ve sonucunda oluşacak can ve mal
kaybı kaderdir.
Kendinizi
uçurumdan atmanız sonucunda ölmeniz
sizin için doğal bir kaderdir.
Gerekli
teknik yapı ve uygulamaların olmadığı, olası bir kaza anında can ve mal
kaybının en az düzeyde gerçekleşmesi için hiçbir tedbirin alınmadığı, menfaat
elde etmek adına insan hayatının önemsenmediği bir şirketin maden ocağının çökmesi
veya patlaması o maden ocağı için bir kaderdir. Ancak oradaki işçilerin ölmesi
bir kader değil bir insanlık suçudur.
Bu
örnekler çoğaltılabilir. Ancak örneklerde de görüldüğü gibi kaderin
müsebbibi insanın kendisinden
başkası değildir.
“Kula bela gelmez Hak yazmadıkça
Hak bela vermez kul azmadıkça...”
Hak bela vermez kul azmadıkça...”
Allah insanlara akıl gibi büyük bir
nimet lütfetmiştir. Bu harika
armağanı kullanmayan insanlar, şahsi menfaatleri doğrultusunda yanlış işler , hatalar , günahlar
peşinde koşmaya devam ederlerse başlarına gecek her türlü kaza, bela onların kaderidir. Bu noktada Allah’ın suçu yoktur.
“Kader” diyerek Allah’ı sorumlu
tutamazsınız.